On Yıl Elli Dört Gün

"."Andreas'ı, Yunanistan'ın ve halkının Andreas'ını, benim Andream'ı, az önce tarih kucağına aldı; onu sihirli, eşsiz ve erotik bir ilişkiyle taparcasına seven halkının, onun için hazırladığı yere götürüyor. Onu iyi tanıyan bu halk, ona sadece 'Andrea' diye hitap ediyordu. Andreas da halkını tanıyor ve işsiz sevgilisine nasıl karşılık vereceğini biliyordu." "Böyle bir rüyada yerim ve payım olabileceğini elbette aklımdan geçirmiyordum. Mantığım, inancım ve duygularım, bana bunu söylüyordu. Ben hayatın tadını çıkaran, yaşamaktan zevk duyan ve bununla da yetinen, sağlığı yerinde, sade bir kız olarak, çıplaklığı bir antikonformizm sayıyor ve sade bir hayat yaşamaktan başka bir şey beklemiyordum. Muhafızlar arasında, güvenlik çemberi ve protokoller içinde bir başka hayatın beni beklediğini, aklımın köşesinden bile geçirmiyordum..." "Benim hesaba katmadığım, düşünmediğim, bilemediğim ve anlamaya da cesaret edemediğim şey, Andeas'ın bir kavga ve devrim adamı olduğuydu. O, yerine yenilerini inşa etmek üzere efsaneleri ortadan kaldıran eşsiz bir yeteneğe sahipti. Hem bir insan, hem de bir politikacı olarak, maliyeti ne olursa olsun şahsi veya siyasi bedelleri hiçe sayma cesareti gösterebiliyordu." (Arka kapaktan)

Orijinal karton kapağında.